-Allah’ın adını verdim…
-Çok eğleneceksin,kaçırma.
-Ahmetler de geliyor, mutlaka gel.
-Biliyorum yetişmez demiştin ama bir daha baksan?
-Ya hakkaten halledemez miyiz?
***
“Fazlasıyla ısrar etmek” bu coğrafya insanının tuhaflıklarından biri sanırım.
Annelerin ve misafir ağırlayan kadınların yemek ısrarından tutun da gitmek istemediğiniz bir arkadaş toplantısı için defalarca baskı altında alınmanıza kadar…
Acaba ısrar refleksinin ardında, toplumsal değerlerimizde bireylerin açık irade beyanının pek de desteklenmemesi yatıyor olabilir mi? Bireyler acaba ısrar ile bir nevi desteklendiklerinde mi samimi olarak tercihlerini dışa vurabiliyorlar?
İş hayatında ve özellikle plaza ofis dünyasında, fazlasıyla ısrar edebilmek pozitif bir özellik olarak kabul görmekte. Genel kanı,ne kadar iyi takip edip baskı kurar isek o denli çabuk ve beklediğimiz gibi yanıt alacağımız yönünde. Halbuki istenilen yanıtın gelmemesinin bambaşka nedenleri olabilir değil mi?
Yoğun ısrara maruz kalan kişi olarak, kararınızın nedenini açıklamak, farklı şekillerde ifade etmek ve en sonunda kabalaşmak zorunda bile kaldığınız olur.
Bir de hadisenin diğer bir boyutu var ki benim de içinde yer aldığım bir grup insan en ufak ısrar ile karşılaşınca mevzunun özünden soğuyup neredeyse sırf ısrar edildi diye olumsuz tepki vermekte.
Bunun başka bir türevi ise ısrar etmemek adına itinalı davranırken, karşı taraf nezdinde kendi ilginizi tam gösterememek.
Hep rahatsız olduğum bir mefhum vardır. Futbolda koşu mesafesi ile iş hayatında fazla mesainin layıkından fazla değerli görülmesi ve başarı reçetesi olarak algılanması. Israr müessesi de bu kervana katılıyor günden güne benim gözlemlerime göre.
Gelin ısrar etmekten ve ısrar beklemekten vazgeçelim. İnsanları bizi reddedebilmeleri için 40 takla atmaya zorlamaktan kaçınalım.